Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, çeşitli vakıf ve derneklerle iş birliği halinde hayata geçirilen ÇEDES benzeri proje ve protokoller, başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri doğrudan etkilemiş, özellikle okullarda ve okul dışında yürütülen dini içerikli ÇEDES faaliyetleri (cami ziyaretleri, mezarlık temizliği, sınıfların içinde Kâbe ve mezar maketleri ile yapılan dini ritüeller) belirgin şekilde artmıştır. MESEM projesi ile öğrenciler ‘stajyer emeği’ ve ‘beceri eğitimi’ adı altında patronlara ucuz işgücü olarak pazarlanmaktadır. ÇEDES ve MESEM projelerini eğitimin siyam ikizleri olarak tanımlamak mümkündür.
MEB’in açıkladığı veriler, okul terki ve devamsızlık konusunda en sıkıntılı kurumların ortaöğretim kurumları olduğunu göstermektedir.
Bunun yanı sıra okullarda kayıt parası istenmesi, beslenme ve servis sorunları, kırtasiye, üniforma fiyatlarının iki üç kat artması okul devamsızlığı arttırıcı rol oynamaktadır.
ÇOCUKLAR VE HAKLARINA YÖNELİK TEHDİTLER SÜRÜYOR
Çocuklar sağlıklı gıdaya, suya, eğitime erişememekte, çocuk yaşta evlendirilmekte, istismara uğramakta ve tutuklanmaktadır. Son yıllarda çocukların eğitime erişim hakkı başta olmak üzere, en temel haklardan faydalanması ciddi oranda azalmıştır.
ÖĞRENCİLERİN BESLENME SORUNU ACİL ÇÖZÜM BEKLİYOR
2023’24 eğitim öğretim yılında öne çıkan sorunlardan birisi de öğrencilerin beslenme sorununa ilişkin olmuştur. Türkiye’de çok sayıda öğrenci okula kahvaltı yapmadan gitmekte, yine birçok öğrencinin okulda yemek yemeden günü tamamladığı ve eve döndüğü görülmektedir. Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır.
KAMU KAYNAKLARI ÖZEL OKULLARA AKTARILIYOR
Türkiye, gelir eşitsizliği bakımından Avrupa’da ikinci, OECD ülkeleri arasında dördüncü sırada yer alırken ülkedeki okulların beşte birinin özel sektöre ait olması büyük bir çelişkidir. Kamusal bir hak olan eğitim, geçtiğimiz yıllar içinde adım adım piyasa süreci içine çekilmiş ve eğitim hizmetleri önemli ölçüde ticarileştirilmiştir.
İKTİDARIN SİYASAL HEDEFLERİNE GÖRE HAZIRLANAN YENİ MÜFREDATI REDDEDİYORUZ
Müfredat değişikliklerinde laik ve bilimsel eğitim geri plana itilirken, bütün ders kitaplarında ‘milli ve manevi değerler ’in merkeze alındığı görülmektedir. MEB’in ‘yeni müfredatı’, düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Bugün karşımızda eğitim programlarında yapılan teknik değişikliklerden çok, iktidarın siyasal programına paralel olarak hazırlanmış bir eğitim müfredatı bulunmaktadır.
TÜRKİYE’NİN İHTİYACI ‘PİYASA VE DİN MERKEZLİ’ EĞİTİM DEĞİL, LAİK VE BİLİMSEL EĞİTİMDİR
Laik eğitimde müfredat/öğretim programları, dini kural ve referanslara göre değil, bilimsel bilgiler üzerine kurulmak zorundadır. Öğretim programlarında tek ve değişmez doğru olmadığı, cansız maddenin bile bir yandan çözülüp dağılırken, diğer yandan da yeni biçimler altında örgütlenmekte olduğu anlatılmalıdır. Bu şekilde öğrenciler, eğitimde sıkça kullanılan dini söylemlerden farklı olarak, sürekli değişim gösteren gerçekliğin ‘tek ve değişmez’ açıklaması olamayacağını daha iyi anlayacaklardır. Laik eğitimin en önemli göstergelerinden birisi ‘karma eğitim’dir. Karma eğitime yönelik hem yasal hem fiili saldırılar devam etmektedir. 2018 Yılından itibaren imam hatip liselerinde karma eğitimin ortadan kaldırılması yetmiyor gibi şimdide bu uygulama ortaokullarda da fiili olarak uygulanmaya çalışılıyor.
ANADİLİNDE EĞİTİM SORUNU HALA ÇÖZÜM BEKLİYOR
Anadilinde eğitim, çocukların zihinsel gelişimlerinin, öğrenme yeteneklerinin ve sağlıklı bir kimlik edinmelerinin olmazsa olmaz koşullarındandır ve eğitim biliminin en temel ilkesidir. Bireylerin kendi anadillerini eğitim ve öğretimde kullanmalarının ve diğer kültürlerin özgürce gelişmesi için gerekli ortamın bir an önce yaratılması gerekmektedir.
ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLER VE MÜLAKAT UYGULAMASI
Son üç yılın en düşük öğretmen atamasının 2023’24 eğitim öğretim yılında yapılmıştır. Bakan Tekin ayrıca atamalarda yüzde 50 KPSS, yüzde 50 mülakat notunun belirleyici olacağını açıklayarak, kamuoyunda doğrudan torpili çağrıştıran ve ciddi adaletsizliklere neden olan mülakat uygulamasından vazgeçmeyeceklerini belirtmiştir. MEB’in resmi verilerine göre resmi öğretmen açığı 68 bindir. Okullarda halen 90 bine yakın ücretli öğretmen istihdam edilmekte, çok sayıda branşta acil öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır.
KAMUSAL, LAİK, BİLİMSEL VE ANADİLİNDE EĞİTİM MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR
Okulların eğitim kurumu olmaktan adım adım uzaklaştığı, eğitimde dayatmacı politikaların sürmesi nedeniyle öğrencilerin ve öğretmenlerin mutsuz olduğu, öğretmenlerin esnek, güvencesiz ve angarya çalışmaya zorlandığı, siyasal kadrolaşmanın devam ettiği, eğitim sürecinde farklı dil, kimlik ve inançların dışlandığı, eğitimin zaten sorunlu olan niteliğinin daha da kötüleştiği bir eğitim sisteminin başarılı olması mümkün değildir.
Eğitim sisteminde yaşanan sorunlar, elbette ülkedeki ekonomik, toplumsal ve siyasal koşullarda yaşanan gelişmelerden ayrı ve bağımsız değildir. Her geçen gün daha fazla piyasa ilişkileri içine çekilen, okul öncesinden üniversiteye kadar bilimin değil, milliyetçiliğin ve inanç sömürüsünün referans alındığı bir eğitim sisteminde eğitim ve bilim emekçileri ve tüm öğrencilerimizin kamusal, bilimsel, demokratik, laik ve anadilinde eğitim hakkı için mücadelesini kesintisiz sürdürmeye kararlıdır.