Avukat Feyza Çerçioğlu: Düğünde takılan takılar kimindir?

Tarafların birbirlerine karşı boşanma davası açtığında uygulamada bu davayla birlikte açılan davalardan biri de “ziynet eşyalarının iadesi” davasıdır.

Son günlerde basında da sıkça tartışma konusu olan bir olay yine gündeme geldi. “Düğünde takılan takılar kimindir?” sorusu tartışmaların odağında kalmaya devam etmekte olup, “Bu takılar şayet erkeğe takılırsa erkeğe mi ait olacaktır?” tartışmasını da yeniden başlatmıştır.

Ziynet eşyalarının iadesi davası, boşanma davası ile birlikte açılabileceği gibi boşanma davasının kesinleşmesinden sonra da ayrıca bir dava ile de açılabilir.

Bu davaların terditli, yani kademeli dava şeklinde açılması önem arz etmektedir. Şöyle ki; ziynet eşyalarının aynen iadesi mümkünse aynen iadesi, mümkün olmaması halinde ise takıların bedellerinin ödenmesi talep edilmelidir.

Burada önemli olan konu, ispat yükünün kimde olduğuna ilişkindir.  Düğünde takılan takıların cins, sayı, nitelik ve miktarını dava açan taraf ispatlamalıdır. Bu da düğün sırasında çekilen video, fotoğraf ve dava aşamasında dinlenen tanık beyanları ile mümkündür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bu konuda açıklayıcı önemli kararları mevcuttur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/3-898 Esas, 2021/1656 Karar, 14.12.2021 tarihli birinci kararında;

  • Evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır.
    Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 03.12.2019 tarihli ve 2017/3-958 E., 2019/1285 K., 10.11.2020 tarihli ve 2017/3-1509 E., 2020/863 K.; sayılı kararında da aynı hususlara değinilmiştir.

 

  • Eldeki davada, davacı düğünde takılan altınların kendisine ait olduğunu ancak davalı tarafça verilmediğini iddia etmiş; davalı ise davacıya takılan altınların davacıya verildiğini, kendisine takılan altınların ise düğün masrafları için harcandığını savunmuştur. Mahkemece dosya kapsamı ve dinlenen tanık beyanlarıyla düğünde takılan altınlar yönünden taraflar arasında anlaşma olduğu kabul edilerek kadına özgü olanlar dışında düğünde takılan ziynetlerin kime takıldıysa ona ait olduğu yönünde hüküm tesis edilmiştir.

 

  • İhtilaf düğünde takıldığı ispat olunan ziynet eşyasının taraflardan hangisine ait olduğu noktasındadır.

 

  • İspat külfetinin hangi tarafta olduğu hususunun, yukarıda bahsedilen hukukî düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir.

 

 

  • Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı; genel kuralın aksine taraflar arasında anlaşma bulunduğunu, anlaşmanın düğün sırasında uygulandığını, her iki tarafın annelerinin kendi misafirleri tarafından getirilen ziynetleri aldıklarını ileri sürmüş, bu iddiasını da dinlenen tanıklar, CD görüntüleri vs. delillerle ispatlamıştır. Hatta davacı dahi düğünde bu şekilde uygulama yapıldığını kabul etmiştir.

 

  • Bu durumda, davalının taraflar arasında genel kuralın aksine bir anlaşma olduğunu ve düğünde uygulandığını ispatladığının kabulü gerekir. Böyle olunca taraflar arasında yapılan ve uygulanan, kadına özgü olanlar dışındaki ziynetin kime takıldıysa ona ait olacağı yönündeki anlaşmaya öncelik tanınacağı kuşkusuzdur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yeni verilen bir karar ile, düğünde takılan takılarla ilgili son nokta konulmuştur.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021/2-650 Esas, 2023/76 Karar 15.02.2023 tarihinde oybirliği ile alınan kararında özetle;

  • Uyuşmazlık konusu ziynet eşyaları; rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğu için ziynet eşyalarında olağan olan, bu eşyaların kadın eşin himayesinde bulunmasıdır. Kaldı ki; hayat deneyimlerine göre de olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanarak muhafaza edilmesidir. Bunların erkeğin zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir.

 

  • Ziynet eşyası davalarında, ispat hukuku yönünden öncelikli kural; davacı kadın eş tarafından dava konusu edilen ziynet eşyalarının, cins, sayı, nitelik ve miktar olarak varlığının kanıtlanmış olması gerekliliğine ilişkindir. Ziynetlerin varlığını bu şekilde ispatlayan kadın eşin ikinci olarak ise; bu ziynetlerin evlilik birliği içinde kendisinden alındığını ve tekrar iade edilmediğini veya bu şekilde elinden alındığına dair bir iddiası yoksa evden ayrılırken bu eşyaları yanında götürmesinin mümkün olmadığını ispat etmesi gerekir. Diğer bir ifadeyle ziynet alacağı hakkı olduğunu iddia eden kadın eş, varlığını kanıtladığı dava konusu ziynetlerin kendinde olmadığını şüpheye yer vermeyecek şekilde kanıtlanmakla yükümlüdür. İşte bu anda; kadın eş, fiili karineyle kişisel malı niteliğinde kabul edilen ziynet eşyalarının kendi himayesinden çıkarak, erkek eşin himayesine girdiğini şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlamış ise artık erkek eş; kadın eşe ait olan ziynet eşyalarının iadesiyle yükümlü olmadığı hususunu ispat yükü altındadır.

 

  • Borçlar hukuku genel hükümleri uyarınca; aslolan borçlunun aldığı şeyi geri vermekle yükümlü olduğu kuralıdır. İade edilmemek üzere alındığı hususunda ispat yükü ise yukarıda açıkça vurgulandığı gibi, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğuna göre, erkek eş himayesine girdiğini kabul ettiği bu ziynetleri iade etmemek üzere aldığını ispatlamalıdır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 13.04.2021 T. 2017/1038 E. 2021/458 K. Sayılı Kararı’nda şu ifadelere yer vermiştir: ‘’Mevzuatımızda, düğün sırasında takılan ziynet ile parasal değeri olan bütün eşyanın aidiyeti konusunda yazılı bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenledir ki, örf ve âdet hukuku uygulanmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına, yaygın örf ve âdet ile ülke gerçeklerine göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyası ve paralar kim tarafından ve hangi eşe takılırsa takılsın aksine bir anlaşma ya da örf ve âdet kuralı olmadığı takdirde kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı kabul edilir. Yani erkeğe takılan ziynetler ve paraların da aksi kanıtlanmadığı müddetçe kadına ait olduğu kabulü vardır. Söz konusu ziynet eşyasının (altın vs.) evlenme sebebiyle gerek ailelerce ve gerek yakınlarca kadına geleceğinin güvencesi olarak takıldığı kabul edildiğinden emaneten (geçici olarak) takıldığı konusunda kadının bir kabulü olmadığı sürece genel kural kabul edilecektir. Artık, ziynetlerin geri istenmemek üzere verildiği iddia ve ispat edilmedikçe, bunları alan iade etmekle yükümlüdür…’’ Nitekim Yargıtay bir başka kararında da ‘’fiili karine’’ olarak ziynet eşyasının kadına ait olduğunu belirtmektedir.

Görüldüğü üzere eşyanın mahiyetine, kadına özgü olup olmadığına ve kim tarafından ve hangi tarafa takıldığına bakılmaksızın ziynet eşyası kadına ait kabul edilmektedir. Erkek, takıların kendisine ait olduğunu somut delillerle ispat edip fiili karineyi çürütmelidir. Salt tanık beyanı, Yargıtay’ın güncel bir kararına göre ispat için yeterli değildir.

Yargıtay Hukuk genel Kurulları kararları incelendiğinde görüleceği üzere taraflar arasında düğünde takılan takıların kime ait olacağı yönünde önceden bir anlaşma yapılmadıysa genel kural “düğünde takılan takılar kadına aittir”. Şayet taraflar düğün öncesi kendi aralarında düğünde takılacak takılara ilişkin bir anlaşma yaptılarsa ve bu durum dava aşamasında iddia eden tarafça ispat edilirse, bu anlaşma genel kuralı bertaraf eder ve bu anlaşmaya öncelik tanınır.

HER DAVADA OLDUĞU GİBİ ZİYNET EŞYALARININ İADESİ DAVASINDA DA DAVA AŞAMASINDA KONUNUN UZMANI BİR AVUKATTAN HUKUKİ DESTEK ALARAK SÜRECİ YÖNETMENİZ TAVSİYE OLUNUR.

 

Başa dön tuşu