Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 48 inci madde aynen “Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.” demektedir.
Söz konusu hüküm, çalışma hürriyetinin kadın erkek ayrımcılığı yapılmadan herkese ait olduğunu ifade etmektedir. Kadın ve erkeklerin fiziksel özellikleri aynı olmadığı halde; kadınlar, erkeklerin çalışma koşullarına uygun davranmaya mahkûm edilmektedir.
En basit örneği kadın fizyolojisinin bir sonucu olarak ortaya çıkan regl dönemlerinde; kadınlar, erkekler gibi çalıştırılmakta ve hatta kadının gebe kalması durumunda iş sözleşmesi erkek gibi düşünenlerce feshedilmektedir. İşte kadın istihdamı azalır gibi düşünceler ile kadınların sağlıklı bir çalışma hayatı talebinin önüne geçilmektedir.
Eğer Devlet tarafından SGK kayıtları üzerinden incelenmek üzere -kadınların çalışma dünyasına katılımı sağlanana kadar- en az yüzde 30 kadın çalıştırma kotası getirilirse işverenlere, bu kotaya uymak için işveren kadınları tercih etmezlik yapamayacaktır. Böylece toplumsal olarak kadına karşı olan ön yargılar da kırılacaktır. Ankara Barosu tarafından 2022 yılında bu konuda yerinde çalışma yapılmış ve kadın avukatlara regl izni konusunda tavsiyede bulunulmuştur. [1]
T.C. Anayasası 10 uncu madde 2 nci fıkrada aynen “ Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.” Denilmek suretiyle kadınlar lehine pozitif ayrımcılık uygulanması gerektiğini hüküm altına almıştır.
Ancak Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenlere dair Anayasanın 61 inci maddesine konan hükümde “Devlet harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malül ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar. Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır.” Demek suretiyle kadınları sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakmıştır, Anayasa. Oysa ki; Anayasamız Devlete “milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun” hareket eden özel teşebbüslerin var edilmesi görevini yüklemiştir. Yani verimliliğin, ekonomik adaletin ve insanın onuruyla yaşama hakkının ön planda tutulması gerekmektedir. Bu bağlamda erkekle eşit haklara sahip olması istenen kadın için; eşitlik sağlanana kadar özel düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç vardır.
TÜİK 2021 verilerine göre kadınlarda istihdam oranı yüzde 28de kalmıştır. İş hayatında dayatılan “erkek” çalışma koşullarının kadınlar tarafından kabul edilmediği manasına gelmektedir. Bu sessiz bir direniş olarak da değerlendirilebilinir. Bu sessiz direnişin görmezden gelinmesinin bir sonucu da adli yardımda karşımıza çıkmaktadır.
Kirada otur(a)mayan; aile evinde yaşayan kadına adli yardım verilmemesi hali kadının hak arama hürriyetinden yoksun kalmasına neden olmaktadır. Peki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasanın 10 uncu maddesinde yer verdiği pozitif ayrımcılık, bu bağlamda ne anlama gelmektedir?
Peki, bu konuda ne yapılmalıdır?
– Kadına Anayasa tarafından verilen pozitif ayrımcılık hakkının uygulanacağı hususlar belirlenmelidir.
– Erkeklerin sosyal olarak neden daha güçlü olduğu irdelenmelidir. Kadının sosyal ve ekonomik olarak erkeklerden neden ve nasıl geri kaldığına dair değerlendirmeler yapılmalı ve bu hususlarda önlemler alınmalıdır.
– Kadınların ev içi yükünü azaltmak için bir bilinçlendirme politikası izlenmelidir.
– Kreş, anaokulu gibi hizmetler İdare tarafından çoğaltılmalı ve şartları her yıl iyileştirilmeli ve bu konuda halkın bilinçlenmesi sağlanmalıdır.
– Sosyal güvenlik hakkı, hak arama hürriyeti, yaşama hakkı gibi temel haklar gündeme alınıp sonra uygulamada kadınlar için yaratılacak yenilikler belirlenmelidir.
Örnek vermek gerekirse kadının zor günlerinde kullanacağı bir fon; Devlet tarafından kadının doğumundan itibaren oluşturulabilinir. Bu sayede kadının kendini güvende hissedeceği bir ortam yaratılabilir ve kadın okumak, işsizlik, boşanma ve ölüm gibi hâllerde bu fonu kullanarak kendisine güvenli bir hayat kurabilir. Güvenli bir hayatı olan kadın da kendisi gibi güvende hisseden çocukların yetişmesinde rol oynayacaktır.
[1] https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/ankara-barosundan-kadin-calisanlara-regl-izni-2003696