Liseyi bitirdikten sonra pek çok Fransız liseli arkadaşım gibi ben de Fransa’da üniversiteye başlamayı tercih ettim.
Kendim bildim bileli yurtdışında okumak ve nispeten bağımsız bir yaşam sürmek istediğimden yeni bir şehir ve yepyeni bir hayata başlama fikri beni inanılmaz mutlu ediyordu. Paris’te okuyacağım için havalara uçuyordum: heyecan,mutluluk,gerginlik..hepsi bir aradaydı.
İlk senemde hem çoktandır Paris’te yaşayan kuzenim hem de benim gibi okumaya gelen lise arkadaşlarım sağ olsun hemen hemen hiç yabancılık çekmedim. Yurda yerleştiğim ve nihayet yalnız kaldığım o ilk geceyi hiç unutamıyorum. İçimde tarif etmesi zor bir mutluluk uyanmıştı. Telaşla karışık tatlı bir heyecan. Bu hissin verdiği heyecanı biraz olsun azaltıp rahatlamak amacı ile hemen İstanbul’dan getirdiğim aromatik mumu yaktım. Mum gerçekten çok iyi kokuyordu, vücudumda biriken gerginliğin mumun enfes kokusu ile dışarı aktığını hissediyordum. Hevesle kitabımı elime alıp okumaya koyuldum. Kitaba öylesine dalmışım ki kapı zilinin çalmasıyla irkildim. Tabii ya, saat çoktan yedi olmuş, sabah buluşmak için sözleştiğimiz Tinder date’im gelmiş olmalıydı. Ne de olsa adresi vermiştim.
Kaybolmuş olan heyecan duygusu, zilin gürültüsü ile on katına çıkarak geri dönmüştü. İstemsizce gülümsedim sonra da istemsizce dişlerimi sıktım. İnsanın hayatındaki en güzel özgürlüklerden biri herhalde kimseye hesap vermeden doyasıya ve istediği gibi yaşayabildiği cinsel hayatıdır.
Sakince kapıyı açtım. Kapıdaki kişi bana gülümsüyordu. İçeri buyur ettim. Girdi. Biraz boş boş gülümsedik. Sonra beni öpmeye başladı. Ben de fırsat bu fırsat diyerek, taa İstanbul’dan özel olarak getirdiğim ahşap saplı şef bıçağını onun boynuna sapladım. Şaşırtıcı bir biçimde hızlı oldu. Bazen olaylar öyle hızlı olur ki sizin akıl ve mantığınız onların ivmesine yetişemez ve bir süre donakalırsınız ya ,işte tam öyle oldu. Yalnız keşke bıçağı sapladığım yeri daha özenli seçseymişim. Maalesef her yer kan oldu. Ama ne yalan söyleyeyim üzüldüm. Kuzenimle temizliğe çok özenmiştik. Siz siz olun birini öldürmeden önce belki on defa düşünün.
Nereye gömülecek mi dersin, gecenin bir saati kazma kürek bulma çilesi mi dersin yoksa duvardan kan silme eziyeti mi?
Yani sözüm o ki, böyle güzel anları aceleye getirmeye gerek yok. Bol bol düşünün, sizi en mutlu edecek en güzel yolu bulmaya gayret edin.
Evet, yeni şehir, yeni bir dil, yeni insanlar başta elbette alışması zor ama ne demişler: Su akar yolunu bulur.
Umarım bu anım sizi biraz neşelendirmiş, yurtdışında okumak isteyen arkadaşların da biraz için rahatlatmıştır. Ben düşündükçe çok keyifleniyorum, bu yazıyı yazarken de çok zevk aldım, umarım siz de okurken benim kadar keyif almışsınızdır.
Kucak dolusu sevgiler