Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın temmuz ayında süresiz nafaka uygulamasını eleştirerek : “Süresiz nafaka ödemek gibi uygulama kabul edilebilir olamaz. Dolayısıyla bunu da ele almak ve buna da dikkat etmek lazım. Eğer bir mağduriyet oluşuyorsa üstesinden gelmek lazım. Diğer bakanlıklarımızla da bu konunun üzerinde çalışmayı hedefliyoruz.’’ açıklamasından sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “aile hukukunun sil baştan” ele alınacağını söyleyerek “Aile hukukunda arabuluculuğu getirmek lazım. Şu anda aile hukukunda mümkün değil’’ açıklaması Medeni Kanunda yapılacak düzenlemelerin aslında eskiyi de aratacak şekilde olacağının sinyalleri olarak görüyoruz.
Nafaka ile başlayan “aile hukukunda arabuluculuk” ile de devamı getirilen açıklamalarda aslında mevcut olan düzenlemelerin bir şekilde kadınlar aleyhine olacak şekilde yeniden yasalara girerek boşanma kararı alan kadınların bu kararlarını tekrar gözden geçirme ya da aldıkları karardan vazgeçme olarak yasal haklarını kullanamama olarak karşımıza çıkacağı öngörülmektedir. Boşanma davalarında kadınlar lehine psikolojik bir güç olan nafakanın yeniden düzenlenmesi demek, kadının tek başına hayatına devam etmesinin önüne geçmenin bir göstergesidir. Aynı şekilde aile hukukunda alternatif çözüm yolu olarak gösterilen arabuluculuk yönteminin ise şu an için boşanma davalarında uygulanması mümkün değildir. Arabuluculuk Kanunu’nun 1/2. Maddesine göre “aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar “arabuluculuğa elverişli değildir denilmek suretiyle aile içi şiddet içeren olaylarda arabuluculuğun mümkün olmadığı açık ve net hüküm altına alınmıştır. Ülkemizde açılan boşanma davalarının neredeyse tümünde şiddet vardır. Aile Hukukuna ilişkin boşanma davalarının tümünde “psikolojik, fiziksel, ekonomik ve cinsel şiddet” olmasından dolayı arabuluculuğun alternatif uyuşmazlık çözme yöntemi olarak uygulanması Arabuluculuk Kanunu’na göre de mümkün değildir.
Yapılan basın açıklamaları kadınların bu zamana kadar kazanılmış haklarına darbe vurmanın ötesinde, öğrenilmiş çaresizlik algısı yaratarak kadınların şiddete boyun eğmelerine sebep olacaktır. Kadınların adalete erişiminde devletin de sorumluluğu vardır. Bu da hakkını aramak isteyen bir kadına eşit koşullarda hukuki mücadele etmesine olanak sağlamaktır. Devletin eşitler arasında eşitsizlik yaratması ülkede kaosa sebep olacaktır.
Kadın ve erkeğe eşit haklar sağlayan Medeni Kanunla ilgili olarak “sil baştan ele alacağız” açıklamasını endişe ile karşılıyor, yapılmak istenen düzenlemelerin takipçisi olacağımızı ve Medeni Kanunu savunmanın ülkenin kuruluşuna emeği geçenlere karşı bir borcumuz olduğunu, bu borcun da geleceğimiz ve ülkemizin çocuklarına karşı bizlere büyük bir sorumluluk yüklediğinin bilincinde olduğumuzu özellikle hatırlatıyoruz.